Skip to content

Patron, ben işten ayrılıyorum!

19 yaşında çalışmaya başladım ben. Bilişim sektörüne yandan dalışım 21 yaşında, tamamen dalışım da 24 yaşında oldu -- o da şans eseri oldu. Bir arkadaşım iş başvurusunda bulunacaktı TR.NET'e. Arabamla bırakmam için çok ısrar etti. Dayanamadımi bıraktım oraya. İş başvurularını toplayan arkadaş bana yine zorla bir form doldurttu.
Sonuç olarak o arkadaş işe alınmadı, bana "işe başlayabilirsiniz" diye mail geldi. İş aramıyordum, ama bu şansı da kaçırmak istemedim. Birdenbire yarı zamanlı işim olmuştu.

33 ay orada çalıştıktan sonra TDM'den iş teklifi aldım. Güzel bir para verdiler o zamanlar, ben de kabul ettim.

Patron, ben işten ayrılıyorum!

Yine durduk yere işim değişmişti. 3 yıl kadar da orada çalıştım. Bir Cumartesi sabahı, evde yatağımda uzanırken işten ayrıldım. Keyifli bir gündü, ama iş bulmam gerekiyordu.

Patron, ben işten ayrılıyorum!

Murat Koç ile konuşurken o iş teklif etti, onu da kabul ettim.

Bir gece tam yatacakken xchat penceremden bir uyarı sesi geldi. Baktım, PostgreSQL camiasından birisi benden CV istiyordu -- çok değil, 24 saat sonra kendimi Command Prompt'da çalışırken buldum. Artık yetmiyordu birşeyler. Murat ile anlaştık, ileri dostluğumuzla devam etti ilişkimiz, ama:

Patron, ben işten ayrılıyorum!

Tam da o günlerde Parkyeri iş teklif etti.

Buraya kadar güzeldi herşey, Ankara'da idare ediyorduk. Parkyeri ise İstanbul, yeni bir şehir demekti. Manevi olarak da iyi gelecekti İstanbul'a gitmek.

Oturduk Murat Avcı ile bir masaya. Hayatımda ilk kez bir iş görüşmesine giriyordum, ne yapacağım konusunda da herhangi bir fikrim yoktu. İyi ki yoktu. Kalıplara uymayı reddeden ben, görüşmenin 2. ya da 3. dakikasında "Neden beni işe almak istiyorsunuz? Planlarınız ne?" sorusunu sordum. Anlattı, aklıma sindi. 1 hafta sonra da parada anlaştık ve işe başladım.

16 ay sonra, Kanada'ya gitmek için isteyemerek de olsa ayrıldım 2007 sonlarında Parkyeri'nden. Anlayacağınız:

Patron, ben işten ayrılıyorum!

6 ay Command Prompt elemanı olarak Kanada'da kaldım. Sanırım iş konusunda bana hiçbiryerin o ana kadar vermediği ve de veremeyeceği şeyleri orada öğrendim:

o Mesai saati kavramı: Zorunlu haller dışında, mesaimin bitişinden sonra çalışmamı kesinlikle istemiyordu şirket. Ben de hayatımda izlemediğim kadar film ve dizi izlemişimdir o zamanlar.
o Hafta sonu: Hafta sonu dinlenme zamanım benim, zorunlu haller dışında çalışmıyordum.
o Aile: Öncelik ailemde idi (gerçi o anda yalnız olsam da durum buydu). Aileme vakit ayırmadan işe gidilmeyeceini öğrendim.
o Arkadaşlarım: Arkadaşlarım da ailemden sonra, işten önce idi. Onlara da vakit ayırmam gerekiyordu.
o İş bitirme zamanları: İşi gece gündüz çalışarak bitirmek diye birşey yoktu. Ben de iş planlarımı ona göre yapmaya başladım..

Bu kafayla geldim Türkiye'ye 2008 Mart ayının sonunda. Hem Command Prompt'da çalışıyor, hem de Türkiye'de sürekli eğitimler veriyordum. Reklam yapmıyordum, müşteri müşteriyi getiriyordu. Bu konuya ayrı bir günlük yazısı ayıracağım.

Sonra, bir Akademik Bilişim konferansı zamanında CMD'den ayrıldım.

Patron, ben işten ayrılıyorum!

İlk başta sarstı biraz. Sonra, zaten halihazırda danışmanlık yaptığım markafoni'de laflarken Tolga Tatari bana iş teklif etti. İş teklif etmesi ve parada anlaşmamız arasında geçen süre 5 dakika idi. Firmayı biliyordum, ederimi de biliyordum. Anlaştık.

markafoni'de 11 ay çalıştım. İşe gidip gelmek çok zor gelmeye başlamıştı, günde 3-4 saati kaybediyordum, ve bu da enerjimden götürüyordu -- yani yine:

Patron, ben işten ayrılıyorum!

Daha önce görüştüğümüz, ama işim olduğu için hiçbir şekilde ilerletmediğim bir EnterpriseDB vardı. markafoni'deki son iş günümden sonra görüştüm, 10 gün içinde kağıt işlemlerini hallettik ve bir EnterpriseDB'li olmuştum. Yine Amerikan şirketi, yine evden çalışma, yine süper verimli günler başladı. Hala da devam ediyor -- ve hayatımda 3. kez "bu işte ömür boyu çalışırım" diyorum.

Şimdi gelelim başlığa, ve ilk paragrafa:

Hayatımda birkaç kez "Patron, ben işten ayrılıyorum!" dedim. Sevgilimden ayrılmak gibi zor geldi hepsi, ama karşımdakilerin de bunun bir profesyonel iş olduğunu anlamaları gerekiyordu. Patronlarım arasında sarılarak ayrıldığım da oldu, ayrılırken ortalığı yakıp yıkan da oldu.

Lafım ikinci kısma. Çocuk gibi davranmayın. Ben işimi yaptım, paramı aldım. Şirket benim şirketim değil, o yüzden sizin kadar benimsemem imkansız. İş ahlakım gereği, o işte çalışırken işe %100 bağlı kaldım, işi "aldatmadım". Paranın karşılığını, hatta hep daha fazlasını verdim. El sıkışarak ayrılın personelinizle. Sektör büyük değil, bir şekilde işimiz düşüyor birbirimize.

Patron, ben buradayım!

Trackbacks

No Trackbacks

Comments

Display comments as Linear | Threaded

y0rk on :

:)güzel yazı,%1-2 hisse vereceksin ayrılamayacak :-D o degilde Güneş ne yapıyor,büyüdü mü ,yazmıyorsun uzun zamandır Güneş hakkında.özledik keratayı ;-)

Add Comment

Enclosing asterisks marks text as bold (*word*), underscore are made via _word_.
Standard emoticons like :-) and ;-) are converted to images.
E-Mail addresses will not be displayed and will only be used for E-Mail notifications.

To prevent automated Bots from commentspamming, please enter the string you see in the image below in the appropriate input box. Your comment will only be submitted if the strings match. Please ensure that your browser supports and accepts cookies, or your comment cannot be verified correctly.
CAPTCHA


To prevent automated Bots from commentspamming, please enter the string you see in the image below in the appropriate input box. Your comment will only be submitted if the strings match. Please ensure that your browser supports and accepts cookies, or your comment cannot be verified correctly.
CAPTCHA

Form options