Ben oğluma neyi nasıl anlatacağım?
1993 yılının Ocak ayı idi. İzmir'de üniversite sınavına hazırlanan ben, dersaneden eve dönüyordum. Dolmuşta idim, sanırım Üçkuyular'dan eve gidiyordum. Radyo açıktı, ama sesi tam duyamıyordum. "Uğur ... arabasına konan bir bomba ile katledildi". Soğuk bir hava esti birden. "Uğur Dündar'dır bu, çok parmak soktu oraya buraya" dedim içimden.
Eve geldim, dolmuştaki soğuk havadan beter bir durum vardı. Annem ve babam pek konuşmuyorlardı ve gözleri televizyonda idi. Onlara sorunca anladım ne olduğunu...
Okumayı 4.5 yaşında sökmüştüm. 6 yaşında ilkokul 2'den başladım okula. 7 yaşında Cumhuriyet'in köşe yazılarını okuyordum. Elazığ'a "rotasyona" gönderilen babam bana bir gün gazetemiz vermişti; KDV'nin hayatımıza girişini oradan okumuştum. Babam Cumhuriyet'i hep bana da verirdi ve ben yine gelişmeleri oradan takip ederdim.
Uğur Mumcu ile tanışmam 1983 yılındadır yani. Ne yazdıklarını tam anlamıyordum, ama okuyordum. Ben 4 yaşında iken öğretmen olan canım babamın bir gece ansızın "oyuncak fabrikasına çalışmaya gidişi" ile olan olayları nasıl unutabilirdim ki? Cumhuriyet bana bunları anlattı. Darbeyi anlattı, babamın "oyuncak fabrikasında" işkence görmesinin nedenlerini anlattı, emeği anlattı, halkı anlattı... Deniz'i anlattı bize, nasıl asıldığını anlattı...
Bugün 2.5 yaşını bitiren oğlumla beraber yaşayan bir baba olarak sürekli birlikte yaşıyoruz, dolaşıyoruz Güneş "Deniz" ile. Önceki gün Migros'daki direksiyonlu vs bir alışveriş arabasında oturuyordu Güneş. Eline
gazeteyi verdim, "hadi bana özet çıkar oğlum" dedim. Oğlum o sırada sadece "baba bak Cumhuriyet gazetesi" diyebildi, oysa orada çok acı bir şekilde bir katilin ülkemde birilerince nasıl göklere çıkartıldığını
içi yana yana anlatan bir haber vardı manşette. Sonra birden "Baba ne yazıyor burada?" dedi bana...
Tıkandım orada.
Bugün tekrar gittik Migros'a. Penguen ve Uykusuz'un kapaklarında yine katiller vardı. "Baba kim bu?" dedi. Dayanamadım: "Sana adını verdiğim adamı asanlar, bu katilleri göklere çıkartıyorlar. Vatanseverler içeride, katiller dışarıda" dedim. Baktı bana, "peki baba" dedi.
Şimdi soruyorum: Ben oğluma bu olanların hesabını ileride nasıl vereceğim? Hrant Dink'i öldüren tosuncuk cezaevinde semiriyor, Abdi İpekçi'nin katili 5 yıldızlı otellerde kalıyor. Babam "oyuncak fabrikasına" gitmek zorunda kalıyor; Uğur Mumcu öldürülüyor. Neden bu çelişki?
17 yıl oldu Uğur Mumcu'yu kaybedeli. O günden beri ilk kez bir 24 Ocak'da Ankara'da olacağım. Oğluma ileride "ben birşey yapmadım, sadece sustum" dememek için.
Uğurlar olsun.
Comments
Display comments as Linear | Threaded
Tayfur on :
Bora Güngören on :
Bir babanın oğluna bırakabileceği en güzel miras oğlunun kendisi ile gurur duyabilmesi.
Gün gelir içimiz yanıyor olabilir ama dik durmak ve alnım ak, yüreğim temiz diyebilmek durumundayız.